Başka hangi memlekette yoldan taksi çevirirken bir ambülans acı bir fren sesiyle durabilir ve şoför “Önce yol üstü iki dakka hastaneye uğrayalım, sonra istediğin adrese atarım” diyebilir? Başka hangi memlekette musluğu tamir eden tesisatçı radyoda bir opera aryası duyunca “Şunu bir dinleyeyim, sonra devam edeyim” diye mola isteyebilir? Hangi memlekette özelleştirmeden bir mülkü iç eden adam, “Yıllık metrekare kirası da 2 bin dolar, satın almak istersen de 2 bin dolar, fark etmez!” diye fiyat biçebilir? Başka hangi memlekette kasanın önünde onlarca kişi kuyrukta beklerken saat tam 5’te pencere şaaak diye kapatılır ve “Mesai bitti” diye millet kapı dışarı edilir? Hangi memlekette havaaalanında 3 ve 5 yaşındaki iki çocuğun vizesinde sorun var diye babasına “Sizim belgeniz tamam, geçebilirsiniz, ama çocuklar bekleyecek” denebilir? Ve hangi memleket, terk ettikten onlarca yıl sonra bile hem küfür-kafir edip, hem dehşet bir sevgi ve özlemle hatırlanabilir? Sepetten sarkan para ve işte Mosk