Ana içeriğe atla

Kırık Anılar...

birgün hiç beklemediğim bir zamanda çık karşıma..yağmurun yavaş yağdığı ve paltomu almadığım için

değil;sevgisizlikten üşüdüğüm bir zamanda..evle iş arası mekik dokuduğum ve başımı bile kaldırmadığım bir

zamanda..
tam evimle işimin arasında dur...öylece bak bana...yanından geçmiş olmalıyım bir kaç kez..ilk gözlerimdeki

sakinliğin farkına varmalısın..ve bir gün çarpmalıyım sana..taşıyamadığım bütün mutsuzluklarım dökülmeli

yere..ben alelacele toplamaya çalışırken onları sen eğilip gözlerime bakmalısın..sakince sırtlayıp yükümü giderken

ben;elimi tutmalısın...

çıktın...
o kadar yorulmuştum ki taşıdığım yükten..kalbim o kadar kanıyordu ki yeni bantlamıştım daha..yeni sarmıştım

yaralarımı...önce ellerimi tuttun..
''bırak kalsın mutsuzlukların yerde..gel..ben sana mutlulukla vereceğim''dedin..
birşey diyemedim..geldim...


fason çalışır yüreğim sevdalara..önce ham mutsuzluklarını getirir koyarlar yüreğime..ben istiflerim onları ve

teker teker iyileştirmeye başlarım.. iyileştirdikçe getirirler fazlasını…eskiyi hatırlarlar önce..eski

sevdalarını…affedemedikçe kendilerini;''yazık hep aldanmışım ''dedikçe daha da zorlaşır işim..ama alışıktır

yüreğim bu tür sorunlara..
her şeye katlanır yüreğim de ;fasonluktan mıdır bilinmez her seferinde borçlu çıkarım onlara..

''fason değil benim sevdam''dedin yolda ilerlerken..
sadece gözlerine bakabildim..inanmak istiyordum sana..çünkü bütün mutsuzluklarımı bırakırken karşılaştığımız o

yerde kendi kalkanlarımı da çıkarmıştım hayata karşı...sadece bantlarım kalmıştı yüreğimdeki..korkuyordum yine

kanar ve sen görürsün diye..
bilmeni istemedim..korkularımı söyleyemedim..


geldim..sadece oturup gözelerine bakmak için..ne yüreğini acıtmaktı amacım ne de koynunda uyumak..sadece

bakmak..yüreğindeki sıcaklığı görebilmekti tenindeki gibi aynı mı diye..
hiç bakmamışım...bunu anlamıştım..
gördüm..tenin kadar sıcak değildi gözlerin..''bir kaç gün görüşmeyelim''derken içim üşüdü..
dondum...
öldüm...
''tamam ''dedim ve ayrıldım yanından..
daha çok üşüdüm..
hep kızardın bana ''bu kadar soğuk olma..içimi üşütme ''diye..
düşündüm..
tekrar üşüdüm..
tenha bir cafe buldum..girdim..
sıcak çikolata istedim..
baktılar gözlerime...''üşüyorum''dedim..
cam kenarından şehrin ışıklarını seyrederken..ve sıcak çikolatayı yudumlarken üşüdüğümü anladım..
bu şehre ait değildim..
buzun üstüne sıcak su döker gibi acıdı yüreğim tekrar..her yudumda...her anıda..
kalktım...
ve saçlarımı siyaha boyadım.
.ve o çok sevdiğin ela gözlerim artık donuk mavi..
bir çeşit maske belki...belki şehirden gidememek..ama başkası olmak gibi..


evine gittik..
''sana kurdum bu evi..bu menekşeleri senin için yetiştirdim''dedin..
kopardın bir tanesini ..saçlarımın arasına yerleştirdin..
hala konuşamıyordum..hala söyleyemiyordum yaralarımı..
gözlerin ne kadar güzel dedin...
''aslında mavi değil!!ela benim gözlerim ''diyemedim..

''saçlarının rengi'' dedin..''ne kadar siyah..tıpkı gecemiz gibi'' dedin..
''onlar benim saçlarım değil..diplerim sarı çıkıyor farketmiyormusun''diymedim..
sustum..
yaralarım acımaya başlamıştı..
söyleyemedim..


duruyorum öylece..bileklerime bakıyorum..üstüme sinmiş kayıp bir intiharın kokusu..
bakıyorsun öylece..’’yorulmuştum’’diyorum..
susuyorsun..
kızıyorsun..biliyorum..
kanayan dudaklarıma eğiliyorsun..’’dur’’diyorum..
‘’geçmez dudağından ölümün tadı..’’
sarılıyorsun bana sımsıkı..’’yapma!’’diyorum…
‘’kaldıramaz ruhun ölümün sancısını..’’
bakıyorsun…
ve susuyorsun yine..

sarılıyorsun..dinlemeden..
ben de sarılıyorum..

unutuyorum bileklerimin sancısını..
yaralar iyileşiyor sanıyorum..
dudaklarımdaki ölümün tadını unutup öpmene izin veriyorum bu sefer..

ve gidiyorsun..ağır geliyor bu tad,bu sancı,bu intihar..

duruyorum öylce...bileklerime bakıyorum..üstüme siniyor kayıp bir terkedilişin dokusu...

ve yaralarım yeniden açılıyor..


dudaklarıma eğildin..
başımı öne eğdim önce...''olmaz ''diyemedim..
kan kokusun kimse sevmezdi ki..
bekledim..

''nereye bakıyorsun ki öyle''dedin..

yavaşça ellerimi uzattım sana..
''bu eller hiç görmediğim kadar narin..''dedin..
çevirip gösteremedim yaralarımı..
sustum..
bantlarım açılıyordu..
canım yanıyordu..

..bir şehirde başka bir yara açılıyordu bir kızın yüreğinde..
bileklere façalar çekiliyordu..
ölüm üzerine demeçler veriliyordu olmadık yere..
bir kuş küfrediyordu kediye..
bir *** yürüyodu kendinden geriye...
umutlar serbest bırakılıyordu bir tiyatro sahnesinde..
ve bir çocuk doğuyordu hastanenin birinde..
bilekleri kanasın diye büyüdüğünde..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Moskova metro harita sı

Moskova metro harıtasının en son hali. Metro isimleri hem Rusça hemde ingilizcedir. Yakında Türkçesinide upload edecegim. ve moskova şehir haritası ve moskova yollarının birebir olarak hazırlanmış hali. Moskova Metro Haritası 1 indirmek için tıkla moscow metro map 1 download free Moskova Metro Haritası 2 indirmek için tıkla moscow metro map 2 download free https://swordbros.com/moskova-metro-haritasi-2021/

извините.

Rusya'da halkın "yabancılara" bakışı: Türklere antipati yüzde 100 değişmiş!

Rusyaya geldigim 2008 de gordum ki Turkiyeye antipati yukseliyor, bende antipati toplayan tum arkadaslari Turkiyeye yolladim ))) Sonra %1 lik bir kesimle yuzyuze goruserek oranin %100 degistirtim ))) Iste 2 yilda neler degistirdim ))) Katkisi olan arkadasalarada tesekkur ederim ))) Rusya çapında yapılan bir ankette halka, hangi etnik kökenden olanları sempatik, hangilerini antipatik budukları ve bunu neyle açıkladıkları soruldu. Tahmin edildiği gibi Kafkas kökenliler antipati listesinin başında. Beş yıl öncesine göre Türklere bakış da değişmiş. İşte ankete verilen cevaplar: VTsİOM tarafından ülke çapında 1600 kişi ile görüşülerek yapılan ankete göre, “Hangi milliyetten olanlara sempatiniz fazla?” sorusuna verilen cevaplar şöyle. İlk oran bugünü, ikinci oran 2005’teki cevabı ifade ediyor: Ruslar - % 36 – 33 Belaruslar - % 10 – 12 Ukraynalılar - % 9 – 12 Avrupalılar - % 9 – 12 Slav halkları - % 8 – 2 Kafkasyalılar - % 1- 4 Orta Asyalılar - % 0 – 2 Tatarlar - % 2 – 4 A