İşte Putin'e seslenen yazının tamamı: "Rusya yıllardır Atatürk'ünü arıyor" The Moscow Times gazetesinde Aleksey Bayer imzasıyla yayınlanan bir makale ses getirdi. Putin'e Atatürk'ü örnek almasını öneren makalede öne çıkan fikir şu: "Yıllardır istikrarlı bir düşüş yaşayan Rusya, Türkiye'yi ulusal felaketten kurtaran Atatürk gibi bir lidere muhtaç. Putin hâlâ bir Rus Atatürk'ü olabilir, fakat bunun için ülkenin çarpık sistemine ulusal bir dirilişi zorla dayatması gerekiyor. Rusya'da devletin varlık nedeni bürokratların çıkarları." İşte makalenin tamamının Radikal'deki orijinal çevirisi: Rusya yıllardır Atatürk'ünü arıyor
Rusya eksikliklerinden memnun olmak için harika bir yol bulmuş durumda. Ülkedeki olaylar ne kadar olağanüstü ve tüyler ürpertici olursa olsun, Batı’yla benzerlikler kuruluyor. Seçimlerde hile yapıldığı iddia ediliyorsa, yanıt olarak 2000’deki ABD başkanlık seçimlerinde Florida’daki oyların yeniden sayımına değiniliyor. Çeçenya’daki savaş Irak işgaliyle karşılaştırılırken, Nevsky Expres’e kısa süre önce yapılan saldırı uluslararası terörizmin bir örneği sayılıyor. Bu örnekler Batı’da işleyen toplumların münferit eksiklik- lerini temsil eder. Ancak Rusya’da ulusal çürümenin resmini çiziyor. Demografilere bakın. İtalya ve İspanya düşük doğum oranlarına sahipken, Rusya hem yüksek ölüm oranına hem de kısa yaşam süresi beklentisine sahip. Göçmen akınına rağmen, Rusya nüfusu hızla düşüyor ve kırsal kesimlerde hayalet köyler yayılıyor. Rusya’daki yolsuzluk da Batı’dakiden farklı. Yolsuzluğun en had safhada olduğu Avrupa ülkelerinde bile yetkililer hâlâ ülkeleri için çalışıyor. Rusya’daysa devletin varlık nedeni sanki bürokratların çıkarları; ayrıca Duma’nın kabul ettiği yasaların çoğu rüşvet almayı kolaylaştırıyor, hükümet fonlarını yağmalıyor, ekonomik ve sosyal kalkınmayı engelliyor. Rusya ve Sovyetler Birliği 1914-1953 arasında görülmemiş derecede kanlı bir döneme sahne oldu.
1. Dünya Savaşı, iç savaş ve acımasız devlet terörünün yanı sıra Stalin ve Hitler’in çabalarını milyonlarca Rus’u katletmek için birleştirdiği 2. Dünya Savaşı sosyal dokuya zarar verdi, ülkenin en yetenekli ve parlak vatandaşlarını yok etti, kurtulanları da titrek bir sürüye çevirdi. Tüm bunlar bir insanın katlanma sınırının çok üstünde. Bir zamanlar büyük olan bir ulusun can çekişmesine tanıklık ediyor olabiliriz. Rusya’nın yakın dönem tarihi istikrarlı bir inişe sahne oldu. 1979’daki Afganistan işgali Rusya’nın coğrafi yayılmacılığının zirve noktasıydı; Sovyet İmparatorluğu’nun çöküşü bundan sonra başladı. Önce Doğu Avrupa kaybedildi ve bunu eski Rusya İmparatorluğu’nun dağılması izledi. Ardından süper güç statüsü ve küresel nüfuz kayboldu. Çinli göçmenler nüfus yoğunluğu düşük olan Doğu Sibirya’yı doldururken, Pekin Rusya’nın doğal kaynaklarının araştırılması için tavizler koparıyor; zira Moskova bunu kendi başına yapamıyor. Rusya’nın hâlâ üretebildiği mallar boşa harcanıyor. Rekor petrol fiyatları oligarklara ve devlet yetkililerine servet kazandırırmen, bu fiyatların sıradan Ruslar için tek anlamı enflasyon. Dahası polis, ordu, sağlık sistemi, eğitim ve sosyal hizmetler bozuldu.
Putin hâlâ ülkenin en güçlü adamı Çar 1. Nikolay’ın bir zamanlar ‘Avrupa’nın hasta adamı’ diye nitelediği Osmanlı İmparatorluğu da 19. yüzyılda benzer bir düşüş yaşadı. Bunun sonucunda bütün Avrupa’da savaşlar patlak vermiş, fakat Türkiye aydınlanma taraftarı Mustafa Kemal Atatürk’ün liberal reformları sayesinde ulusal bir felaketten kurtulmuştu. Rusya Başbakanı Vladimir Putin ne yazık ki böyle bir yenilikçi olmadı. İktidara aniden geldi ve eski KGB üyelerine güvenmek zorunda kaldı. Rusya’nın düşüşü onun yönetiminde hızlandı. Fakat hâlâ bir Rus Atatürk’ü olabilir. Putin hâlâ Rusya’nın en güçlü adamı. Hem saygı duyulan, hem korkulan biri. Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’se siyaseten güçsüz olmasına ve Putin’in korumasına ihtiyaç duymasına rağmen, yetersiz bürokratları kovmak gibi sert kararlar almaya başladı. Bunu Putin mi planladı, yoksa kazara mı oldu bilinmez, ama tandem liderlik hâlâ ulusal bir dirilişi sağlayabilir. Ancak bunu zorla dayatmaları gerekiyor. Çeviri: Radiakl gazetesi Dış Haberler Servisi
Rusya eksikliklerinden memnun olmak için harika bir yol bulmuş durumda. Ülkedeki olaylar ne kadar olağanüstü ve tüyler ürpertici olursa olsun, Batı’yla benzerlikler kuruluyor. Seçimlerde hile yapıldığı iddia ediliyorsa, yanıt olarak 2000’deki ABD başkanlık seçimlerinde Florida’daki oyların yeniden sayımına değiniliyor. Çeçenya’daki savaş Irak işgaliyle karşılaştırılırken, Nevsky Expres’e kısa süre önce yapılan saldırı uluslararası terörizmin bir örneği sayılıyor. Bu örnekler Batı’da işleyen toplumların münferit eksiklik- lerini temsil eder. Ancak Rusya’da ulusal çürümenin resmini çiziyor. Demografilere bakın. İtalya ve İspanya düşük doğum oranlarına sahipken, Rusya hem yüksek ölüm oranına hem de kısa yaşam süresi beklentisine sahip. Göçmen akınına rağmen, Rusya nüfusu hızla düşüyor ve kırsal kesimlerde hayalet köyler yayılıyor. Rusya’daki yolsuzluk da Batı’dakiden farklı. Yolsuzluğun en had safhada olduğu Avrupa ülkelerinde bile yetkililer hâlâ ülkeleri için çalışıyor. Rusya’daysa devletin varlık nedeni sanki bürokratların çıkarları; ayrıca Duma’nın kabul ettiği yasaların çoğu rüşvet almayı kolaylaştırıyor, hükümet fonlarını yağmalıyor, ekonomik ve sosyal kalkınmayı engelliyor. Rusya ve Sovyetler Birliği 1914-1953 arasında görülmemiş derecede kanlı bir döneme sahne oldu.
1. Dünya Savaşı, iç savaş ve acımasız devlet terörünün yanı sıra Stalin ve Hitler’in çabalarını milyonlarca Rus’u katletmek için birleştirdiği 2. Dünya Savaşı sosyal dokuya zarar verdi, ülkenin en yetenekli ve parlak vatandaşlarını yok etti, kurtulanları da titrek bir sürüye çevirdi. Tüm bunlar bir insanın katlanma sınırının çok üstünde. Bir zamanlar büyük olan bir ulusun can çekişmesine tanıklık ediyor olabiliriz. Rusya’nın yakın dönem tarihi istikrarlı bir inişe sahne oldu. 1979’daki Afganistan işgali Rusya’nın coğrafi yayılmacılığının zirve noktasıydı; Sovyet İmparatorluğu’nun çöküşü bundan sonra başladı. Önce Doğu Avrupa kaybedildi ve bunu eski Rusya İmparatorluğu’nun dağılması izledi. Ardından süper güç statüsü ve küresel nüfuz kayboldu. Çinli göçmenler nüfus yoğunluğu düşük olan Doğu Sibirya’yı doldururken, Pekin Rusya’nın doğal kaynaklarının araştırılması için tavizler koparıyor; zira Moskova bunu kendi başına yapamıyor. Rusya’nın hâlâ üretebildiği mallar boşa harcanıyor. Rekor petrol fiyatları oligarklara ve devlet yetkililerine servet kazandırırmen, bu fiyatların sıradan Ruslar için tek anlamı enflasyon. Dahası polis, ordu, sağlık sistemi, eğitim ve sosyal hizmetler bozuldu.
Putin hâlâ ülkenin en güçlü adamı Çar 1. Nikolay’ın bir zamanlar ‘Avrupa’nın hasta adamı’ diye nitelediği Osmanlı İmparatorluğu da 19. yüzyılda benzer bir düşüş yaşadı. Bunun sonucunda bütün Avrupa’da savaşlar patlak vermiş, fakat Türkiye aydınlanma taraftarı Mustafa Kemal Atatürk’ün liberal reformları sayesinde ulusal bir felaketten kurtulmuştu. Rusya Başbakanı Vladimir Putin ne yazık ki böyle bir yenilikçi olmadı. İktidara aniden geldi ve eski KGB üyelerine güvenmek zorunda kaldı. Rusya’nın düşüşü onun yönetiminde hızlandı. Fakat hâlâ bir Rus Atatürk’ü olabilir. Putin hâlâ Rusya’nın en güçlü adamı. Hem saygı duyulan, hem korkulan biri. Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’se siyaseten güçsüz olmasına ve Putin’in korumasına ihtiyaç duymasına rağmen, yetersiz bürokratları kovmak gibi sert kararlar almaya başladı. Bunu Putin mi planladı, yoksa kazara mı oldu bilinmez, ama tandem liderlik hâlâ ulusal bir dirilişi sağlayabilir. Ancak bunu zorla dayatmaları gerekiyor. Çeviri: Radiakl gazetesi Dış Haberler Servisi
Yorumlar
Yorum Gönder